Maniheizm’de Misyon Anlayışı ve Maniheist Addã’nın Roma İmparatorluğu'na Yönelik Misyon Faaliyetleri
Künye
BARAN, D. (2023). Maniheizm’de Misyon Anlayışı ve Maniheist Addã’nın Roma İmparatorluğu'na Yönelik Misyon Faaliyetleri. Hitit İlahiyat Dergisi, 22(2), 608-630.Özet
Manichaeism is a gnostic religious tradition that emerged in the third century CE, when Mani declared himself to be the divine messenger who would lead humanity to salvation and the completer of all the religions that had existed until then. The main feature that distinguishes Manichaeism from other gnostic traditions is its universal perspective. While other gnostic groups of the time were closed communities that only addressed their own members, Mani built a religion based on the idea of imparting gnosis to all of humanity, which he attributed with universal significance. It is this universal perspective that Mani had, which reveals the basic thought that feeds the Manichaean mission understanding, which is the subject of this study. Thanks to its strong understanding of mission, Manichaeism rapidly spread from Babylon in Mesopotamia to the East and West, gaining a large following in many parts of the world in a very short time. In the third century CE, during the emergence of Manichaeism, the Sassanids held sway over the eastern regions of the Iranian geography, while the Roman Empire exerted its dominance in the West. These territories, encompassing the domains of these two formidable political powers of that era, constituted the most central geography where Manichaeism was accepted. The journey of the Manichaean tradition beyond the Sasanian borders to the East through the Silk Road gained significant momentum in the ninth century CE when the Uyghur ruler Bögü Qaghan accepted Manichaeism as the official state religion. In its western trajectory, the tradition's most notable achievement was its ascent to a position of competition with the increasingly influential Christian tradition within Roman lands. While studies exist concerning the history of Manichaeism's expansion eastward among Uyghur Turks, as well as its representation through Manichaean texts and art in the Uyghur language, there is currently no independent investigation into its dissemination to Roman territories based on its fundamental methods and developments in the West. This study aims to address this gap by examining the fundamental tactics and methods underlying the mission concept of the Manichaean tradition, which is frequently referenced in imperial decrees and the writings of Christian polemicists. The study also investigates how and when this tradition entered the borders of the Roman Empire, the facilitators or factors involved, the routes utilized, and the regions it reached. In this context, ancient and classical texts constitute the main sources related to the subject of this study, whose geographical focus is the Roman Empire. The study uses original Manichaean texts written in various languages such as Sogdian, Parthian, Middle Persian, and Coptic as well as nonManichaean sources that provide direct or indirect information about Manichaeism from Roman, Christian, and Islamic sources. According to Manichaean records, the first person to spread Manichaeism to Roman lands was Addã, who was appointed by Mani, the founder of the religion. It is also seen that Christian polemic writers mention Addã’s mission activities and their effects on Christian people in their works. In this context, this research aims to examine both the mission understanding that enabled Manichaeism’s spread to Roman geography and Addã’s mission activities in Roman Empire lands from detailed perspectives. To achieve this, descriptive, comparative historical, and textual content analysis methods were applied to scrutinize pertinent research findings. Following a comprehensive evaluation of existing data, the foremost finding is that the Manichaean mission was not a collection of random activities, but rather a systematic organizational structure carried out in accordance with the instructions of the religion's founder, Mani. Addã's adherence to the instructions received from Mani himself enabled him to successfully execute the mission process, leading to the establishment of the first Manichaean communities in the Roman Empire. Maniheizm miladi üçüncü yüzyılda, kendisini o zamana değin var olmuş tüm dinlerin tamamlayıcısı olarak gören Mani’nin, insanlığı kurtuluşa ulaştıracak ilahi bir elçi olarak görevlendirildiğini ilan etmesiyle ortaya çıkmış gnostik bir dinî gelenektir. Maniheizm’i diğer gnostik geleneklerden ayıran en temel husus, evrensel bir bakış açısına sahip olmasıdır. Dönemin diğer gnostik grupları sadece kendi üyelerine hitap eden kapalı birer cemaat konumundayken Mani evrensel anlam yüklediği gnosisi tüm insanlığa ulaştırma düşüncesi üzerine kurulu bir din inşa etmiştir. İşte Mani’nin sahip olduğu söz konusu evrensel bakış açısı, bu çalışmanın konusunu oluşturan Maniheist misyon anlayışının beslendiği temel düşünceyi ortaya koymaktadır. Zira Maniheizm güçlü misyon anlayışı sayesinde Mezopotamya’nın Babil bölgesinden başlayarak Doğu’ya ve Batı’ya doğru hızla yayılmış ve oldukça kısa süre içerisinde dünyanın pek çok bölgesine ulaşarak büyük bir takipçi kitlesi kazanmayı başarmıştır. Maniheizm’in ortaya çıktığı miladi üçüncü yüzyılda Doğu’da İran coğrafyasına Sâsânîler, Batı coğrafyasına ise Roma İmparatorluğu hâkimdir. Dönemin iki büyük siyasi gücünü temsil eden bu devletlere ait topraklar Maniheizm’in kabul gördüğü en merkezi coğrafyayı oluşturmaktadır. Maniheist geleneğin Sâsânî sınırlarını aşarak İpek Yolu aracılığıyla Doğu’ya gerçekleştirdiği yolculuk, miladi dokuzuncu yüzyılda Uygur hükümdarı Bögü Kağan’ın Maniheizm’i resmi devlet dini olarak kabul edişiyle birlikte oldukça önemli bir ivme kazanmıştır. Batı yolculuğundaki en önemli kazanımı ise Roma topraklarında giderek güçlenen Hıristiyan geleneğiyle rekabet edebilecek konuma yükselişi olmuştur. Mevcut literatürde Maniheizm’in gnostik öğretisine, Maniheist geleneğin Doğu’daki yayılımı ile ilişkili olarak Uygur Türkleri arasındaki tarihi serüvenine, Uygur dilinde yazılmış Maniheist metinlerin filolojik açıdan değerlendirmelerine ve Maniheist Uygur sanatına yönelik çalışmalar yer alsa da Maniheist misyonun temel yöntemlerini ve Maniheizm’in Batı’daki gelişimini esas alarak Roma topraklarına yayılışını inceleyen müstakil bir çalışmaya rastlanmamıştır. Söz konusu eksikliği giderme amacında olan bu çalışmanın konusunu, İmparatorluk fermanlarında ve Hıristiyan din adamları tarafından kaleme alınan reddiye türündeki eserlerde adı sıklıkla geçen Maniheist geleneğin misyon anlayışına özgü temel taktik ve yöntemler ile kullanılan bu yöntemler doğrultusunda Roma İmparatorluğu sınırları içerisine ilk hangi tarihlerde, kim ya da kimler aracılığıyla, hangi yollar kullanılarak girdiği ve hangi bölgelere kadar ulaştığı hususu oluşturmaktadır. Bu bağlamda coğrafi odak noktası Roma İmparatorluğu olan çalışmanın konusuna ilişkin temel kaynaklar antik ve klasik metinlerden oluşmaktadır. Çalışmada Soğdca, Partça, Pehlevîce, Kıptîce gibi çeşitli dillerde yazılmış orijinal Maniheist metinler ile Maniheist olmayan ancak Maniheizm ile ilgili doğrudan ya da dolaylı yollardan bilgi veren Roma, Hıristiyan ve İslam kaynaklarından yararlanılmıştır. Maniheist kaynaklara göre, Maniheizm’i Roma topraklarına yayan ilk kişi, bizzat dinin kurucusu Mani tarafından görevlendirilen Addã’dır. Maniheist kaynakların yanı sıra Hıristiyan polemik yazarlarının eserlerinde de Addã'nın gerçekleştirdiği misyon faaliyetlerinden ve bunların Hıristiyan halk üzerindeki etkilerinden söz edildiği görülmektedir. Bahsi geçen konu bağlamında bu araştırma bir yandan Maniheizm’in Roma coğrafyasına yayılımını sağlayan misyon anlayışını incelemeyi diğer yandan Addã’nın Roma İmparatorluğu topraklarında gerçekleştirdiği misyon faaliyetlerini detaylı açılardan ele alıp değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Söz konusu amaca yönelik araştırma bulguları ele alınırken deskriptif yöntem ile karşılaştırmalı tarih metodu ve metinsel içerik analizi yöntemlerine başvurulmuştur. Mevcut bulguların değerlendirilmesinin ardından elde edilen en temel sonuç, Maniheist misyonun gelişigüzel faaliyetlerden ibaret bir eylemler bütünü olmadığı, aksine dinin kurucusu Mani’nin talimatları doğrultusunda yürütülen sistematik bir organizasyon yapısıyla dikkat çektiğidir. Addã’nın bizzat Mani’nin kendisinden aldığı talimatlar doğrultusunda hareket edişi oldukça başarılı bir misyon süreci yürütmesini, buna bağlı olarak da Roma İmparatorluğu’ndaki ilk Maniheist toplulukları oluşturmasını sağlamıştır