William Kingdon Clifford ve William James bağlamında dini inancın rasyonelliği
Künye
Yaylı, Gülşen. (2021). William Kingdon Clifford ve William James bağlamında dini inancın rasyonelliği. (Yayınlanmamış Doktora Tezi). Hitit Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Felsefe ve Din Bilimleri Anabilim DalıÖzet
Dini inancın rasyonelliği sorunu, din felsefesinin temel konularındandır. Hangi gerekçe türünün rasyonellik ölçütünü karşıladığı konu ile ilgili tartışmaların özünü oluşturmaktadır. Katı akılcı bakış açısı rasyonellik ölçütünü epistemik gerekçe olarak belirlerken bazı fideist ve pragmatist bakış açılarına göre epistemik olmayan gerekçeler de rasyonelliğin ölçütü olarak değerlendirilebilir. Bu bağlamda katı akılcı ve agnostik delilci William Kingdon Clifford ve pragmatik iman anlayışına sahip William James'in din felsefelerinin karşılaştırılması bu tezin konusunu oluşturmaktadır. Karşılaştırmada W. K. Clifford'ın "İnanç Ahlakı" makalesi ile cevabı ve eleştirisi niteliğindeki W. James'in "İnanma İradesi" makalesi temel alınmıştır. "Herkes için, her zaman, her yerde yetersiz delile dayanarak inanmak yanlıştır" şeklindeki Clifford ilkesi, İnanç Ahlakı'nın ana iddiasını özetler. W. K. Clifford'a göre rasyonel inanç, kişinin o inanç önermesi ile ilgili pozitif ve negatif delilleri araştırarak elde ettiği toplam delilin işaret ettiğine uygun olarak edindiği inançtır. İnancın doğruluk değeri ile ilgili şüpheleri bastırarak ya da sübjektif faktörlere dayanarak elde edilen inançlar ise epistemik açıdan kusurlu olduğundan rasyonel değildir. Dini inançların da delilci ilkenin talep ettiği epistemik standardı karşılaması gerektiği savunusu olarak İnanç Ahlakı, delilci meydan okumanın temel metinleri arasında yer alır. W. K. Clifford'a göre dini inançlar delilsel destekten yoksundur. Vahyin temellendirilmesi insan tecrübesini aştığından mümkün değildir. Ayrıca toplumsal boyutta yol açtığı olumlu sonuçları da dini öğretilerin rasyonelliğinin delili olarak değerlendirilemez. W. James'in İnanma İradesi, İnanç Ahlakı'nın "inancını deliline denk tut; inancı destekleyen yeterli delil yoksa önermeye inanma" normatif buyruğuna karşı inanmamanın rasyonel olmadığı savunusudur. W. James'e göre hipotez epistemik denklik ya da belirsizliğe sahip ve kişi hakiki tercih ile karşı karşıya ise tutkusal doğasına dayanarak tercihte bulunma hakkına sahiptir. Dini inançlar, var oluşsal teleolojik anlamlar içerirler. Evreni bir ilahın sanatı olarak betimleyerek var olan her şeyin ilahi düzen içinde bir amacı olduğunu varsayarlar. Hayatın anlamı arayışının her kategorisi, Tanrı inancı ile anlam kazanır. Bu işlevlerinden dolayı, W. James dini inançları hakiki tercihler olarak tanımlamakta haklıdır. Zira inanç, W. K. Clifford'ın savunduğu gibi sadece epistemik gerekçelere dayanmamaktadır; epistemik olmayan gerekçeler ya da sübjektif faktörler de tasdikte önemli rol oynar. Rationality of religious beliefs has been among the main topics in philosophy of religion. Core of the debates basically depends on what kind of justification provides the rationality of religious beliefs. For strict rationalism merely epistemic justification is the rationality criterion whereas non-epistemic justification can also be the rationality criterion for pragmatists. Within this context comparison of the philosophy of religion of William Kingdon Clifford as an agnostic evidentialist and that of William James as an apologetic of pragmatic conception of faith is the subject of this thesis. Basic concern of this comparison is W. K. Clifford's "The Ethics of Belief" and W. James's "The Will to Believe" as a criticism and response to the former. Clifford's principle "it is wrong, always, everywhere and for anyone to believe anything upon insufficient evidence" is a summary of what "The Ethics of Belief" claims. Rational belief is the one acquired according to the total evidence after inquiring both positive and negative evidence. Despite doubts about the truth of the proposition or by grounding subjective factors holding a belief isn't rational since it's blameworthy. As an argument asserting religious beliefs must meet the epistemic standards evidentialist principle demands, "The Ethics of Belief" is a main text of evidentialist objection. For W. K. Clifford religious beliefs don't have evidential support. Being beyond human experience justification of revelation is impossible. Positive outcomes in the society can not also be the evidence for rationality of any religious doctrines. "Proportion your belief to your evidence; if there isn't any sufficient evidence, don't believe the proportion" constitutes the normative imperative of "The Ethics of Belief". Against this imperative "The Will to Believe" is the defense of rationality of believing without sufficient evidence. For W. James if hypothesis has epistemic parity or uncertainty and option is genuine, we have a right to believe on our passional nature. Religious beliefs have existential teleological meanings. They suppose that universe is the art of a deity and everything has a purpose in this divine order. Every category in seeking the meaning of life becomes meaningful with the belief of God. W. James is right to define religious beliefs as genuine options because of these functions they have. Although W. K. Clifford argues beliefs must be based on merely epistemic justifications, non-epistemic justifications also have great functions in asserting a proposition.
Bağlantı
https://tez.yok.gov.tr/UlusalTezMerkezi/TezGoster?key=9MiDp3x86xrwjpi5-14w-b_3GKMeTLRQYAO1Y21Zu9nRtfcf-YufAvFO3d4dklQqhttps://hdl.handle.net/11491/6097